MEC Vakfı'nın düzenlediği ve "Doğuş Azebler İşrak İbadeti eşsiz bir manevi atmosferde sabah namazının eda edilmesinin ardından dualar eşliğinde tamamlandı.
Fedakârlık yaparak burada olmayı tercih eden, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli noktalarından katılım sağlayarak Azebler Namazgâhı’nı coşku, sevgi ve samimiyetle dolduran tüm misafirlerimize teşekkür ediyoruz." ifadeleriyle sosyal medyada bilgisini paylaştığı programa katılmanın heyecanını yaşadık.
MEC Vakfı'na asıl biz teşekkür ederiz. Ümmet olarak birlik ve baraberliğe ihtiyaç duyduğumuz şu zamanda böyle bir buluşmayı tertip edip hayata geçirmek ancak Allah'ın rızasına talip olanlarca mümkün olur.
Program, Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan’ın doğumlarının hicri 90. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenmiştir. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen programda yurt içi ve yurt dışından sayısı onbini bulan, İslam kardeşliğinin iliklerine kadar ilmek ilmek işlendiği şuurlu ve münevver bir topluluk Gelibolu Azebler Namazgâhı’nda bir araya geldi.
Doğumunun hicrî yıl dönümünü kutladığımız merhum Mahmut Es'ad Coşan Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi Ahmetçe Köyü'nde Halil Necati ve Şadiye Coşan çiftinin çocuğu olarak 1938 yılının 14 Nisan’ında dünyaya geldi. Soyu anne-baba tarafından Buhara'dan Çanakkale'ye göç etmiş seyyidlere dayanır. Mahmut Esat Coşan 1950'de Vezneciler İlkokulu'nu, 1956'da Vefa Lisesi'ni bitirdikten sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü'nden 1960'ta mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Klasik Dinî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne asistan olarak tayin edildi. Asistanlığının ilk yıllarında fakülte yayın kurulunda iki yıl sekreterlik görevinde bulundu. 1965 yılında Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri adlı teziyle doktor, 1973 yılında Hacı Bektaş-ı Veli: Makalat adlı çalışmasıyla doçent, Matbaacı İbrahim-i Müteferrika ve Risale-i İslamiyye isimli takdim teziyle 1982'de profesör unvanını aldı. 1987'de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Mahmud Es'ad Coşan, Avustralya’da geçirdiği şaibeli bir trafik kazası sonucunda 62 yaşında vefat etti. 9 Şubat 2001 günü Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından naaşı Eyüp Mezarlığı’na defnedildi.
Mahmut Esad Coşan ilmî ve bilimsel çalışmalarını sürdüren, ârif, gönül ehli, irşadı önceleyerek yaşayan Allah'ın veli kullarındandı. Hayat felsefesini "İslam, sadece bir köşeye çekilip dindarlık yapmak değil, hayatı mümin bir üslupla yaşama sanatıdır." ifadesinde bulmak mümkündür.
"Hayırlı şeyleri tehir etmeyin, hemen yapın." derken bir yerde hayatın boşluğu kabul etmeyeceği ilkesinden hareketle iyiliğin olmadığı yerde kötülüğün hakim olacağına dikkatleri çekmiş, sonra da hak yolda kaim olmanın nasıllığına değinerek bunu "Şeytanın oyununa gelmeyin. Kalbinize şeytanın zehirli ışınını tutturup da kalbinizi yaktırmayın; kalbinizi mahvetmeyin." şeklinde formüle ettiğini görürüz.
Mahmut Es'ad Coşan, ifsat olmanın önlemi alınmadığında toplumun ifsada uğrayacağı noktasında; "Hakkı söylemediğimizden batılın karşısına çıkmadığımızdan, en az edepsizler kadar, edepliler aktif olmadığından memleket bozuluyor..." uyarılarını ifade etmiştir.
İslam'ı tebliğde "Dünyadaki küçük menfaatler, faydalar, zevkler hiç mesabesindedir. Mü'min ona aldanmaz, takılmaz, kapılmaz, şaşırmaz. Onlara kapılıp da ahiretini mahvetmez, berbat eylemez. Ahiretini kazanmağa çalışır." düşüncesini merkeze alarak bir metot izlemiştir.
Kendisi cemaatinin liderliğini üstlenen biri olarak bu hususun nasıl olması gerektiğini Kur'an ve sünnet ışığında şöyle ifade etmiştir; "Kargayı kılavuz edinirsen, uçarsın, uçarsın uçarsın, gider bir leşin üzerine konarsın. Öyle herkesi rehber edinmeyin."
Bugün din adına ortaya çıkıp da liderlik yapan nicelerinin dinine bağlı samimi insanları nasıl yanlış yollara sevk ettiklerini -FETÖ örneğinin bize gösterdiğini hatırlarsak- bu kılavuzluk hususa çok dikkat etmemizin gerekliliği daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Bugün İslam ümmetinin maruz kaldığı en büyük sorun liderlik konusunda karşımıza çıkmaktadır. Müslümanlara karşı "Böl, parçala, yut" anlayışını hakim kılan seküler düşünce kılı kırk yararcasına izlediği şeytanî bir sinsilikle dünyayı kan gölüne çevirmiştir. Bunu da sahte liderlik mekanizmasıyla hayata geçirmiştir. Mahmut Es'ad Coşan bu manada siyaset ve din alanında ön plana çıkarılan sahte liderlere karşı altın değerindeki şu uyarısı büyük bir önem arz etmiştir. "Aklınızı kullanın, basiretinizi kullanın!.. Kur'an-ı Kerim'i kendinize rehber edinin!.. Ben Kur'an-ı Kerime aykırı bir şey söylüyorsam, dinlemeyin!., Ben Rasulullah'ın sünnetine aykırı bir şey soyluyorsam, yapmayın!.. Ama başkası da söylüyorsa onu da dinlemeyin! Hesap sorun."
Gençliğe ehemmiyet verirdi. Kendileri için şu hedefi belirlemişti; "Ey Fatih'in akranları olan genç kardeşlerim! Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethetti. Peygamber (sav) hazretleri, Roma'nın da fetholunacağını müjdeliyor. Allah, fethinizi size mübarek eylesin!"
Ümmetin dününü göz önünde bulundurup bugünden yarınların hesabını yapan bir liderdi Mahmut Esad Coşan hazretleri.
Bu manada Çanakkale'nin Gelibolu yarımadasında gerçekleşen bu program bizler için çok manidar oldu. Ecdadımızın düşmana geçit vermeyen bu mekanda onbinleri buluşturan bu programla sekiz milyar insana yönelik tebliğ hareketinin durmadığını gösteriyorduk. Roma fetholunacaktı çünkü.
Gelibolu'nun Doğuş Azebler Namazgâh Tepesi'nde buluşmuştuk. O günkü sabah namazımızı Azebler Namazgah'ında on binleri aşan kalabalık bir cemaatle eda etmiştik. Saba makamında okunan sabah ezanının muhteşem sadası Çanakkale şehitlerinin ruhuyla biz dünyalıkların ruhunu aynı düzlemde buluşturmuştu. Sadece Allah için bir araya gelinmişti. Tilavet olunan Yasin Suresi'nin akabinde kılınan sabah namazı ve işrak vaktine kadar canlı icra edilen ilahi eşliğinde yükselen zikir sesleri bir ruh inşa ediyordu. Sabahın o gün doğan güneşiyle birlikte; insanlığın beklediği yeniden doğuşu gerçekleşiyordu adeta.
Azeb tepesini ilk kez görüyordum. Sonra Namazgâh'ın işlevselliği üzerine biraz düşünür oldum. Neden İstanbul değil de burada toplanmıştık? Hocamızın Çanakkeleli oluşunun da ötesinde bir sebep olmalıyıdı. Üniversiteden hocamızdı. Peygamber aşığı hocamız hem ilmî yolumuzun mihmandarıydı hem de irfan yolumuzun. Onun hayat bakışını yansıtan programın elbette mekânı da önemliydi.
Türkçede namazgâh, bayram gibi belli zamanlarda namaz kılınan musallaların yanı sıra yol kenarlarında yolcular için yapılan üstü açık mescitlere verilen isimdi. İslam tarihindeki ilk mescitlerin çoğu bu tarzda inşa edilmişti. Mesela Hz. Peygamber'in (sav) Kubâ'da yaptığı ilk mescit ve cuma namazı kılınan Rânünâ Vadisindeki Beni Sâlim Mescidi de (Mescid-i Âtike) bu şekildeydi. Bu gelenek daha sonraki dönemlerde de devam etmiş, namazgâhlar zaman zaman ordunun konakladığı yerler olmuştu.
Azeb, bekar genç demek. Osmanlı döneminde savaşa çıkacak azeb gençler cepheye yollanırken bu namazgâhtan uğurlanırdı. Azeb Namazgâhında nefis savaşına hazır hale getirilir gibiydik. Sekiz milyar insanın imanî sorumluluğunu hissettiren bir etkinlikti aslında iştirak ettiğimiz program.
Programın icrası gayesine uygun nitelikteydi. İnsanlığa hizmet gayesine matuf programa beklenen yüksek katılım nedeniyle alınan güvenlik önlemleriyle birlikte MEC Vakfı'nın organizedeki ustalığı bir hayli dikkat çekiciydi. Teknolojinin tüm imkânlarından yararlanılmıştı. Program alanına girmeden görevli gençlerin yönlendirmesi, otopark sorunun olmayışı, her katılımcının barkot okutma sisteminden geçirilmesi, ibadet için temin edilen sergiler, sunumdaki ses kalitesi, ışıklandırmalar, meskun mahallin insanını rahatsız edecek şekilde hareket edilmemesine yönelik önceden gönderilen talimatlar insana verilen değerin ifadesiydi.
Sabah kahvaltısı yapılmasına rağmen zerrece bir çöpe rastlanmaması, ağacından çimenine ve börtüsünden böceğine ne kadar canlı varsa hiçbirine zarar verilmeden binlerce kişinin sessiz sedasız terkettiği alanı görünce sıradan eylemlerin yapılırken canavar ruhlu insanların çevreye verdikleri zararı düşünmeden edemedim. Gezi olaylarından tutun da asrın hırsızını savunacak kadar alçalan insanların sergiledikleri tavırlarla millet ve devletin zarara sokulduğu nümayişler bu topraklarda gerçekleşti. Vatan ve milletini sevenle sevmeyenlerin farkı bu tür etkinliklerde gösterir kendisini.
İki farklı topluluk.
Biri her türlü kötülüğü yapmaya kendisini adamışken diğeri her türlü kötülüğe engel olmayı kendisine şiar edinmiş bir topluluk.
Merhum Mahmut Esad Coşan hocaefendi hayatını hep güzel olana hasretti. Ve o hâl üzere Hakk'a teslim oldu.
Bugün bu misyonu üstlenen Muharrem Nurettin Coşan doğal lider olarak aynı hizmeti yürütmektedir.
Güzel insanları bir araya getirerek güzel bir program icra eden MEC Vakfı'na gönülden teşekkürlerimi sunarım.
Mustafa Salim
10. Ağustus 2025 Çanakkale
#MECVakfı #MahmudEsadCoşan #DoğuşAzebler