MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

İMAM HATİP LİSELERİNDEN KİM RAHATSIZ OLUR?

06 Ağustos 2025 Çarşamba 16:56

Pencereden okul binasına baktı, sınıfı inceledi, sonra da koridorlara göz atarken benim duyacağım bir ses tonuyla ama insanın içini burkacak ve çileden çıkaracak tarzda mırıldanışı hala kulaklarımı tırmalar. YKS için görevli olduğum Ankara Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesinde gördüğüm bu adamı önce ÖSYM görevlisi sandım. Herhalde bir açıklamada bulunacak diye beklerken sandığımdan farklı çıktı. Meğer sözlerinin muhatabı benmişim. Anadolu saflığı işte benimkisi; anlaşılmayacak ne vardı ki…

Bu okulun öğretmeni misin? dedi bana önce. Fırsat elime geçmişti böyle soru sormakla; söz hakkım doğmuştu artık. Mırıldanması sinir uçlarıma dokunmuştu çünkü.

“Bir lise için devasa büyüklüğünde böyle bir binaya ne gerek vardı?” dediğinde ikinci sorusuna da muhatap olmuştum ve cevap hakkım doğdu diye bir çocuk gibi sevincim yüzümde belirmişti.

Başkaca daha ne herzeler yumurtlayacak diye ağzından çıkacak üçüncü bir soru beklerken bilgelik rolüyle memleket meselesi konuşuyormuş intibahlı bir eda ile “bu kocaman binayı dolduracak kadar öğrenci geliyor mu ki?” sorusuyla da kendince beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu. Anlamıştı belki, benim bu camiadan biri olduğumu. Onun için kendince tutturduğu düz bir mantıkla beni ezmeye çalışıyordu. Sorduğu soruya cevaplamama fırsat vermeden “gerçi bu okullara öğrenci rağbeti de pek yok ki.” diyerek yine kendisi cevaplamıştı.

Anlamıştım artık bu adamın, ne maksatla ve hangi saiklerle bu soruları sorduğunu. Nihayetinde karşımda duran bu adam tiynet ve zihniyeti itibariyle dindar olana kindarca bakan biri olduğu aşikardı. Yoksa herkesin konuşma ve eleştiri hakkı vardı. Fakat bununkisi konuşmak ve eleştirinin ötesinde bir şeydi. Saldırıyordu bana ve kutsal değerlerime. Öğretmendi ama imam hatip karşıtı bir kafanın sahibiydi. Körü körüne bir düşmandı ve bunu da gizlenip saklanmadan yapıyordu. Peşin hükümlüydü. Mesele imam hatipse vur abalıyla cinsinden bir herifti.

Okulun biraz başarısından bahsedecek gibi oldum. Fakat adamın dinleyeme ne niyeti vardı ne de tahammülü. “At çamuru, tutmasa da izi kalır” mahallesinin yetiştirmesi, at gözlüklü, 28 Şubat kafasından formatlı bir beynin ortalıkta dolaşan son dinazorlarından biriydi karşımdaki adam. Ben bunları düşünürken tenkitlerini sıralamaktan usanmamıştı ve “Bilmem ki başarılı öğrencilerin bu tür okullarda ne işi olur” lakırtısını bile yapacak kadar pespaye olan bu adam, eğitimciliğine gölge düşürecek tarzda yandaş tavırlı, zanda ileri seviyede, imam hatipli yavrularımıza hayat hakkını tanımayacak derecede kendilerine karşı nefret dolu, küstahça hareket eden, Siyonist bakışlı, yaşadığı toplumun değerlerinden uzak, ne tür bir kimlik taşıdığı belli olmayan biriydi artık gözümde. Niye Siyonist dedim? Bir partinin şahıslarınca açılan sohbet odasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veren vatandaşlara yönelik söylenen sözler, kan dondurucuydu. Siyonizm’in içimizdeki beslemeleriydi. Bugün Gazze’de katliam yapan ruhun içimizdeki versiyonuydu. Bu adama o yüzden Siyonist benzetmesini uygun gördüm.

Güya bu çocuklara acıyormuş gibi dışı kuzu ama içindeki kurt ruhunu her daim diri tutan tavır ve eda ile imam hatiplerdeki meslek derslerinin bu çocukları üniversite sınavlarında başarısız kıldığını haliyle kendilerini ziyan ettiğini; hatta bir şekilde kazandıkları fakültelerde başarısız olduklarını öyle inanarak ve şevkle anlatıyordu ki işin hakikatini bilmeyende kim bilir bu okullar hakkında ne şüpheler uyandırmıştır. Alenen yalan söylüyordu ve iftira atıyordu. Bunu da sıkılıp arlanmadan bilerek yapıyordu. Sabırla bekliyordum bu kuzu postlu kurt ruhlu adamın saçma sapan sözlerinin bitmesini.

Adamı uzun uzun dinledikten sonra kendisini tiye alarak söze başladım. Kibri burnundan akıyordu. Kibirliye karşı kibir sadakadır diyordu Peygamberim. Konuşmasını keserek yok demiştim adama bıyık altından gülerek. Sen öyle dersin de bilmez misin çeyrek asırdır Türkiye’yi yöneten ve şaha kaldıran Cumhurbaşkanımızın bir imam hatipli olduğunu. Ben de imam hatipliyim deyiverdim. Hani bu tür insanlar iktidarı karalarken simaları kendilerine benzemeyen bazı Müslümanların sessiz kalmaları onların ya FETÖ’cü ya da muhafazakar kesimden iktidar karşıtı tipler olduğu yönündeki zanları bunları daha da zıvanadan çıkarmaktadır. Anlattıkları akla ziyandı. Tamamen düşmanca bir saldırıyıdı bu okullar için dedikleri. İtirazımda, Erdoğan’ı sevip sahip çıkan bir vatandaş olduğumun bilinmesini istedim. Şeffaftım. Hak bildiğimi söylemekten geri adım atamazdım. Adama yok deyişim zaten boşa düşürmüştü kendisini.

İmam hatip lisesine yakıştıramadığı binasının ihtişamına yönelik tenkitlerine gelince bu da hükümetimizin sayesinde devletimizin elde ettiği ekonomik gücünün bir fotoğrafı deyivermiştim. İmam hatip lisesi binasının bulunduğu caddenin karşısındaki Gazi Üni. Eczacılık fakültesini kast ederek aslında bu binanın üniversiteye verilmesi daha iyi olmaz mıydı” sorusuna cevap teşkil etmesi için de o binanın durumu o dönemdeki hükümetlerin sorunu” deyişim adamın pek de hoşuna gitmemişti. Kısa bir hasbihalde bilmesi gerekenleri tek tek sıraladım o ana kadar sabrımı zorlamış olsa da.

Milli ve manevi değerlerden yoksunluğun gençlerimizi ne hale getirdiğini dile getirip söze başlayınca dinleme sırasının kendisine geldiğin nihayet anladı. Kaçacak gibi oldu fırsat vermedim. Başka salonda görevliydi çünkü.

Aba altında sopa gösterircesine konuşuyordum. Gidemezdi. Ya bu konulara girmeyecekti ya da beni adam gibi dinleyecekti.

Bu tür öğretmenlerin yetiştirdiği ve yetiştirmek istediği öğrenciler;

Bencil ve egoist olur.

Milletin menfaatlerine değil kendi çıkarlarına düşkün olur.

Birlik ve beraberliğin olmadığı yığınları oluştururlar.

Yuların takılacağı boynun sahipleri bu tiplerden çıkar.

Yemlendikleri kişilerin düdüğünü çalarlar.

FETÖ’cü olurlar; PKK’lı olurlar, DHPK-C’li olurlar.

Eğlenceye müptela olurlar.

Ahlaksız olurlar.

Alkolik olurlar, esrarkeş olurlar.

Gayr-ı meşru ilişkilerin müptelası olurlar.

Öyle sürü olurlar ki milletin karşısında çıkıp düşmandan yana olurlar.

Zeki olsalar da bigane olurlar; fakat bir türlü adam olmazlar.

Birileri böyle bir gençlik yetişsin diye çağdaşlık adına tüm rezillikleri hoş görüp yıllarca bu milletin inancıyla alay etti, gerici dedi, örümcek kafalı dedi, imam hatiplerde okuyanlara ölü yıkayıcı dedi; ders programlarından bu yüzden din ve ahlakı kaldırdılar, kamusal alan zırvasını dayatıp örtü ve sakala savaş açarak despotça hakaret ettiler. Maksat bu milletin asli unsurlarının ya okumamalarıydı ya da kendileri gibi tipler olmalarıydı. Çünkü bunlar milletin inanan çocukları okumasın diye her engele başvururken  kendi sülbünden olanların okuması için tüm imkanları seferber ettiler; sonra da onları devletin en kılcal yerlerine yerleştirdiler ve bir gün geldi Türkiye Cumhuriyetini biz Sabetaistler kurduk dediler. Bugün gelinen noktada rahatsız olanlar yine bunlar. Çünkü Devlet Bahçeli’nin “Anayasa değişecek. Bizden olmayan, bizim gibi görünenlerin kimliklerini ifşa edeceğiz” sözleri bunları hepten çileden çıkarır oldu.

Dün kendisini gizleyenler bugün açık açık ızhar ediyor kimliklerini. Maalesef bir asır boyunca eğlence ve ahlaksızlığa müptela ettikleri bir nesil hala tanımıyor dostla düşmanını; hele hele onları alkışlamaları hepten yakıyor ciğerimizi.

İmam hatip liselerine karşı, içleri kinle dolu sözüm ona bu öğretmen müsveddesinin başarılı öğrenci yetiştirmede bir hayli mesafe kat eden imam hatip liseleri için “bu kadar başarılı öğrencileri hak etmediğini” iddia etmesi, sonra da “bu okulların müfredatı gereği bu çocukların heder edildiği”ni savunacak kadar söylenen yalanlara kanması, üstelik kendisinin de yalan yanlış bilgileri ağzına dolaması, bir neslin neden bozulduğunun çizilen resmiydi aslında.

Tanımadığı birine yalanları gerçek gibi anlatan böyle bir insan genç dimağları kim bilir nasıl zehirlerdi.

Böyle bir öğretmen velileri de yanlış yönlendirdi.

Çalıştığı okulda ne idare ile ne de öğretmenlerle anlaşırdı.

İçinde yaşadıkları toplumun değerleriyle savaşan bir itibar suikastçısıydı.

Mankturtlaşmış bu tür insanları, eğitim gibi kutsal bir mesleğin eşiğinden bile geçirmemek gerekir.

Yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinden rahatsız olanlar da yine bu insanlardır.

Bugün İHA ve SİHA’ları icat edenler,

Silah üretenler,

Yerli otomobili yollara kazandıranlar,

Denizde savaş gemimizi yüzdürenler,

Gaz ve petrolü yerin dibinden üstüne çıkaranlar,

Havaalanı, köprü ve hastane inşa edenler ve daha neleri bu millete kazandıranlar bu coğrafyanın yetişmiş asli unsuru olan imanlı gençleridir.

Yıllarca ODTÜ ve Boğaziçin’den çok zeki gençlerimiz mezun oldu. Mesele kuru kuruya zekilik ve teknik donanım değilmiş meğer.

Peki Osmanlı’dan sonraki hedef, teknik ve teknolojide medeniyetin muassır seviyesini yakalamak değil miydi? Yukarıda sayıp da ifade edemediğimiz daha yüzlerce kazanımın son çeyrek asırda hayata geçirilmesine mukabul bir asırlık geçmişimizde o kadar becerikli ve zeki insanımız olduğu halde neden dünyanın üçüncü sıralarında seyreden bir ülke derekesine düşüvermiştik? Neden? Çünkü milli ve manevi değerlerle mücehhez bir nesil istenmiyordu. Sorun burada işte. O gün muhatap olduğum o eğitim müsvettesi bu inceliği anlayamazdı. Tarihine, kimliğine düşman biri olarak yetiştirilmişti.

Liyakat esastır mesela birilerini bir yere atadıklarında. Bunun için diplomasına, mezuniyet derecesine ve o an hangi şirkette çalıştığına bakılır sonra karar verilir.

Kimse bu tür mekanik donanımlı liyakat sahiplerinin beyninin satılık olup olmadığına bakmaz. Mankurtluk durumunu irdelemez. Ahlaksızlığından rahatsız olmaz.

Oysaki kişilerin istihdamında, mesleki liyakatlılığıyla birlikte milli ve manevi değerler noktasındaki farkındalığından tutun da memleketini satmayacak dirayette sağlam bir irade ve karaktere sahip oluşlarındaki meziyetlerin bütünü teşkil eden liyakati de göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Mustafa SALİM

06 Ağustos 2025, ANKARA 

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir
Yıllar önce ilçe müftüsü şöyle demişti. Arkadaşlar günah işleyen birisi Müslüman bir adamı görünce işlediği günahları aklına gelir ve rahatsız olur. Bu yüzden herkesin kendileri gibi olmasını isterler. Askerdeyken ..büyük komutan şöyle demiş astlarına. Sakın ha İHL mezunlarına önemli yerlerde görev vermeyin. Bir baktım tüm yazıcılar, kantinciler.. Hep bizden. Aslında onlar da biliyorlar ki en güvenilir olanlar bizlerdik. Yğreğine sağlık üstadım.
M.KALELİ
Tebrik ediyorum Mustafa Kardeşim, yazıya imzamı atiyorum bu tip Bizans zihniyetli kişiler var oldukça doğrular yucelecek ,eğrileri belasını bulacaktır evelallah. Rahmetli Erbakanin bir sözü aklıma geldi " hak geldi ,batıl zail oldu".hayırlı işler dilerim